Yazmayı seviyorum. Yazılarımla başbaşa kalmayı, hayatımdan bir şeyler katarak hikayeler yaratmayı, bazen çok hayata dönük; eğlenceli olmayı, bazen de tamamen içe kapanık; karamsar olmayı seviyorum.. Buraya yazdığım yazıların çoğu tabiki de her yazarın başına geldiği gibi, bir noktasında hayatımla çakışmakta, ancak çoğunluğu gözlemlere ve yaşanılabilir durumlara pay biçilerek hayal gücümle yazılmakta. Büyük bir aşkı anlatırken; büyük bir aşk yaşayamam, büyük bir yenilgiyi anlatırken de; büyük bir kayıp yaşayamam. Yazılarımla aramdaki bağ, sırlarım ancak birgün iyi bir yazar olursam-idolüm Marquez gibi-hayatım bütün okurlarım tarafından merak edildiği an; otobiyogrofimi yazdığım zaman öğrenilecektir.. Şimdilik bu kadar; yazılarımın keyfini çıkarın, yorumlarınızı yazmaktan kaçınmayın. İyi zaman geçirmenizi, hayatımı paylaşırken keyifli anlar yaşamanızı dilerim..

"editöR Notu"


Pazar, Şubat 18, 2007

Cuando naciste tu llorabas y todos alrededor sonreian, vive la vida de modo que cuando mueras tu sonrias y todos alrededor lloren

İlk karşılaştığımız günün sabahında beni her ne kadar deli etsen de, aman aman 10 dakika sonra ben gitmeliyim Seda gelecek desen de, sonrasında bu gitmelerin; hep kalmalara dönüştü ve ben bu kalışlardan çok memnunum.

Büyüme yolunda attığımız her adımımızdan, son 3 senedir hep haberdar olduk. En zor günlerimizde, en eğlenceli anlarımızda hep yanyanaydık. Eski aşkları birlikte kovaladık, yenilerini bulmak için birlikte çaba sarf ettik. Evet ara sıra ters düştük, tartıştık, alışamadık bazı davranışlarımıza ama sonrasında herbirimizi, her huyuyla kabul ettik. Ve ben bu sonuçtan çok memnunum. Birbirimize çok şey öğrettik, çok fazla yol katettik.

Bu özel bir yazı ve burada yayınlanıyor, aslında radikal kararlarım vardı ama senin için bir yazı yazmalıydım.

Herkes bilmeli senin ne kadar saf, dürüst ve duyarlı biri olduğunu; belki de böylelikle yeni kısmetler buluruz senin için.

Evet sayın damat adayları yazımızda anlattığımız kişi; temizdir, düzenlidir, annesinin kızıdır, anasına bakıp, kızını alabilirsiniz, bayılır çamaşır suyu kullanmaya, çok sık boğaz edilmekten hoşlanmaz, elini tutmayın yolda yürürken, çok fazla öpmeyin, hafif ağır olcaksınız, biraz artist olursanız hemen aşık olabilir, aa unutmadan en büyük şartlarımızdan biri, biraz çirkin olmanız gerekiyor, hatta biraz değil, bayağı bir çirkin olursanız gayet uygun..

Şaka bir yana gerçekten iyi bir dostsun. Annemden sonra, benim için dua eden ilk kişisin. Anneannenden sonra, ilk beni düşünerek, benim için dua ettiğin o günü, ağladığın o geceyi ve sabahın yedisine kadar beni "2" diyerek dinlediğin o geceyi asla unutmayacağım. Unutmayacağım birçok anının yanı sıra tabiki. Zor günlerimin dışında, mutlu günlerimde de yanımda olup, benim neşeme neşe katan mimiklerinle, güldürmeye devam ettiğin için de teşekkür ederim.

İyiki doğmuşsun Saf tweety... İyiki annenle baban seni dünyaya getirmiş, iyiki tanışmışız, iyiki bağlarımızı hiç kopartmamak üzere yol almaya devam ediyoruz. Seni çok seviyorum. Her zaman, her anında yanında olacağıma emin olabilirsin.

Umarım yeni yaşın sana; en başta sağlık, huzur, sonrasında yaşam dolu bir aşk ve para getirir. Sonsuz sevgilerimle öpüldün bebek...

Doğduğunda herkes gülüyor; sen ağlıyordun, öyle bir yaşam sür ki öldüğünde; sen gülerken, herkes ağlasın...



Haydi bitirdiysen okumayı; bilgisayarı kapatta, yolumuza devam edelim.

Pazartesi, Şubat 05, 2007

*cHocKwE*























Ne kadar manasız ve anlamsızlar değil mi?

Maskelere şöyle bir baktığınızda ikiside umursamaz, alaycı ve donuk gözüküyorlar. Ardına kabilenin en korkak kişisini koysanız, bunlardan birini taktığında, bütün kabileyi düşmanlara karşı savunabileceğini düşünür.

Bu sefer değişik bir konu. İyi dileklerde bulunduğum yeni yıl yazılarımın ardından beni çok etkileyen bu konuyla başlamak istiyorum yeni yazıma.
Dün izlediğim bir filmde maskelerle ilgili beni çok etkileyen şöyle bir açıklama vardı. "Maske onu taşıyan kişinin kendisinin de inandığı tanrısal bir güç olarak kabul edilir. Hiçbir maskeyi tek başına düşünmek mümkün değildir. Maske ancak taşıyıcısıyla birlikte anlam kazanır. Maskeyi taşıyan kişi, temsil ettiği kutsal güçle özdeşleşir; kendi öz kişiliğinden geçici olarak uzaklaşır ve maske ile simgelediği kutsal gücün kişiliğine bürünür." Dün bütün gün bu cümleleri düşündüm ve dün gece Makina programında da maskelerin Türkiye'deki kullanım şeklini gördükten sonra bu konuyla ilgili biraz araştırma yaptım.


Öncelikle anlamından başlamak istiyorum. Türkçemize maske sözcüğü; Fransızca masque'den geliyormuş, İtalyanca maschera ve Fransızca máscara ile yakın anlamlı olmak üzere, Latincede ise masca (hayalet), Arapça maskharah (yüz ifadesi yapan), Türkçedeki maskara ile eş anlamlıymış.
Türkçe sözlüklerimizde ise anlamı beş şekilde yer almakta;
1 . Boyalı karton, kumaş veya plastikten yapılan ve başkalarınca tanınmamak için yüze geçirilerek kullanılan yapma yüz.
2 . Korunmak için özel olarak yapılıp yüze geçirilen şey: "Gaz maskesi." .
3 . Yüz ve boyun güzelliği için cilde sürülen krem, macun vb. şeyler.
4 . Mecaz; Gerçek duyguları veya bir şeyin gerçek görünüşünü gizleyen aldatıcı görünüş, davranış.
5 . Ruh bilimi; Kişinin oynadığı rol veya hem kendisine hem de çevresine karşı takındığı davranış.
Maske günümüze kadar değişik dönemlerde değişik anlamlar yüklenmiş. İlkel çağlarda maskeler bir öyküyü canlandırmada, anlatılmak isteneni tasvir etmekte kolaylık sağlarken, bazı dinlerde ise maske takanın, maskenin temsil ettiği güce kavuşacağına inanılırmış. Aynı zamanda hastalıkların uzaklaştırılmasında; hastalığın kötü ruhtan kaynaklandığı ve eğer maske takılırsa kötü ruhun kişiyi tanıyamayacağına inanılırmış. Latin Amerika'da ise Hıristiyanlarca düzenlenen dinsel festivallerinin kimilerinde de maske takılmaktaymış. Şamanizmde ise şamanlar öte dünyaya yolculuk yapmak için maske takıyorlarmış.

Türkiyede ise son zamanlarda sıkça gördüğümüz üzere; kadın programlarında; eroin kullanan, tecavüze uğrayan, kocasından dayak yiyen ve benzeri kimliğini saklamak isteyenler tarafından kullanılan maskenin bence kabilelerdeki kullanımı çok daha içerikli ve duygusal.

Her ne kadar bir kabilede yaşamıyor olsam da sanırım, göründüğümden daha güçlü hissedebilmek için bir maskeye ihtiyacım var. Beni tanıyanlar sadece dışarıdan nasıl gözüktüğümü biliyorlar. İç dünyamda ise; neler olduğunu, kendimle, düşüncelerimle nasıl savaş verdiğimi yeterince bilmiyorlar. Belli etmemek açısından şanslı olsamda, son zamanlarda fazlaca iç dünyama girmiş bulunmaktalar. İşte bu yüzden; eskiden göründüğüm gibi görünmeye devam edebilmek ve kendimi daha cesur hissedebilmek için bana cesaret verecek bir maskeye ihtiyacım var. Çünkü şimdiye kadar taktığım maskeye aynada hiç bakmadım, aksimle her yüzleştiğimde çıplaktım ve bu çıplaklığım bana hep zarar verdi. Şimdi aynaya baktığımda duruşu, bakışı, ifadesi sabit, güçlü bir maske görmek istiyorum yüzümde. Şaşırmak için yaşadığım şu günlerde şaşkınlığımı bile belli etmek istemiyorum.

Nasıl bir maske takmak istediğime karar veremedim henüz. İfadesi nasıl olsun ki etrafımdakiler maske taktığımı hem farketmesinler, hem de ifademin sürekli aynı olmasından şikayet etmesinler.
Bu öyle bir maske olmalı ki; kötü ruhlar geldiğinde beni tanıyamadıkları için zarar vermeye devam etmemeliler, dışarıdan gözüktüğüm kadar iç dünyamda da güçlü hissedebilmek için bana anlam vermeli ve bakan insanlar maskemi farketmemeliler.


Beşinci maddeye geri dönerseniz eğer; sanırım psikolojik bozukluklarım var. Yazımı yayınlamadan önce son kez okurken farkettim ki; bu bir hastalıkmış.

Dış dünyaya maskeyle yanıt vermeseniz de olur, yeter ki iç dünyanızda kendinize ait bir maskeniz bulunsun.

Sağlıkla kalın...