Salı, Ocak 17, 2006
Cumartesi, Ocak 14, 2006
İstaNbuL
İstanbul'a gitmemde kimin gözü kaldı ortaya çıksın. Ciddi ciddi nazara geldiğini düşünüyorum. İnsan üç ay İstanbul hayali kurar ve İstanbul'a gidince iki hafta hiç yataktan çıkmaz mı? Çıkmadığı oluyormuş demek ki...
Saydım, sadece üç gün dışarı çıkmışım, demek ki her ay için bir gün.
Yılbaşı gecesi, bayramın 1. günü, bir de sağolsunlar acıdılar herhalde son gün boğaza götürdüler.
Aslına bakarsanız üç günde gerçekten güzel geçti.
*Yılbaşı gecesi çok romantikti.
*Bayram günü çocukluğuma döndüm bile diyebilirim.
*3.gün ise boğazda balık yedim.
-Yılbaşı günü bir ayrılıp, bir barıştığım uzatmalı sevgilimle birlikteydim. İlk tanıştığımız yere gittik ve sabaha kadar eğlendik. Her ne kadar ayrılmış olsakta, yeni yıla sevgiliyle girmenin nasıl güzel bir duygu olduğunu tadabildiğim için kendisine teşekkürü bir borç bilirim.
-Bayramın ilk günü küçüklüğümden beri anneanne ve dede dediğim, sevgili Rukocuğumun annesiyle babasına gittik. El öpmeler, harçlık almalar, bayram sohbetleri çok eğlenceliydi. Hastalığım orda da devam ederek beni zor durumlara soktu ama olsun. Ablam evlendiğinden beri ilk kez bayram harçlığı aldım, daha ne olsun. Ne zaman sevgili Burcu evlendi, o zaman artık bu da büyümüştür diye düşünerek, ilgilenmiyorlardı benimle. Bol bol çikolata, şeker, lokum yiyerek cildime büyük katkıda bulundum. Ayrıca kurban etinden yapılan yemeklerle de kiloma destek oldum. Bütün gün de yatınca hepsi kiloya dönüştü tabi. Sevgili küçük bebeğimiz Yaman'ın bitmek bilmeyen istekleriyle, biraz kafamızı şişirdiği bir gün olsa da eğlenceliydi.
-Son günümde ise, sağolsunlar beni bir kez daha dışarı çıkardılar. Önce Picasso'nun Sabancı Müzesi'ndeki sergisine gitmeye karar verdik ama uzun kuyruğu görünce vazgeçtik. Zaten hastaydım birde o kuyrukta bekleseydim herhalde ölürdüm. Müze gezme işinden, bir sonraki gidişimde götürüleceğime dair söz aldıktan sonra vazgeçtik. Sonrasında ise boğazda, denizin hemen kıyısında balık yemeğe gittik. Manzara muhteşemdi. İşte burası İstanbul dedim. İzlemeye doyamıyorsun ve Ankara'ya dönmek istemiyorsun.
Sonuçta döndüm. İstanbul'da kalamadım, finallerim başlayacak, yoğun günler beni bekliyor. Sözüm ona yoğun günlerden çıkıp, dinlenmeye, gezmeye gitmiştim ama olmadı. Bol bol yatarak dinlendim tabi.
Bir dahaki sefere kimselere söylemeden gideceğim. Ne kimsenin nazarı değecek, ne de ben hastalanıp yataklara düşeceğim. Öyle olsa bile; hasta hasta gezerim. Ruko'yu bile dinlemem bu sefer. Şimdiden duyurulur kendisine. Sağolsun az bakmadı bana, o olmasa hayatta iyileşemezdim. Sana da teşekkürü borç bilirim tabiki. Elin oğluna teşekkür ederim de sana etmez miyim? Çok teşekkürler hayatım.
Posted by TocoRoRo at 15:36 1 comments
Cuma, Ocak 13, 2006
anLatmak için ya$ıyorum..
aslolan hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır." Gabriel Garcia Marquez Bende anlatmak için yaşayanlardanım. Kim ne derse desin, ne kadar kızarsa kızsın, her zaman anlatacağım. Duygularını saklayan, kendi duygularından kaçan biri olmayacağım. Yaşlanırken anlatmaya devam edeceğim gibi, yaşlandığımda da herkese anlatacağım her şeyi. Durmaksızın yazı yazmaya devam edeceğim. İleride koşullar ne gösterir bilmiyorum ama yazdıklarımı yayınlatmak için kendi kendimi yeneceğim. Şimdilik işin sadece anlatma kısmındayım. Henüz çok fazla anlatacak hikayelerim yok ama olsun, yıllar geçtikçe tecrübelerle biriktereceğim. Önüme çıkan engeller durduramayacak beni. Hayallerimi gerçekleştirmeden ölmeyeceğim ve bunun olmasına da izin vermeyeceğim. Hayat vazgeçilmeyecek kadar güzel. Yaşam insanın karşısına ne çıkarırsa çıkarsın, her şey yeni birer tecrübe ve vazgeçmemeli hiçbir zaman. |
Posted by TocoRoRo at 21:16 1 comments