""MaRiQuitA""
"Beni kandırmaktan ne zaman vazgeçecekler?" diyerek konuya girdi Mariquita. Herkes bir olmuş aynı yalanla beni kandırmaya çalışıyorlar, yaşamım gereği zaten uçmam gerekmiyor mu? Yoluma devam edip, tarlalarda gezinmem, yaprak bitlerini yok etmem değil mi doğrusu? Ben onları hiç kandırıyor muyum, benim uçmama izin verin gidip yaprak bitlerini yok edeceğim, sonra anneniz size benim sayemde marul getirecek diye. Zaten kısa olan kın kanatlarım beni taşıyamaz ki eğer bana terlik, pabuç alırlarsa.
Bunları söylerken iyice sinirleri bozulmuş, ön bacaklarını hızlı hızlı birbirine çarpmaya başlamıştı bile. Arkadaşı Coccinellidae ise şimdiye kadar hayatını hiç sorgulamadığını, ona söylenenleri umursamadığını farketmişti. Mariquita kendince haklıydı ama onu bu kadar çok sevmeseydi bu zırvalıklarını dinlemeyeceğininde ayrımındaydı. Cocci'ye göre Mari çok duygusal davranıyordu, hayatı fazla sorguluyor, fazla empati kuruyor, detaylara takılarak kendisini boşuna üzüyordu. Her şeyi olduğu gibi kabul etmeli ve istediği şekilde uçmalıydı.
Mari'nin daha fazla üzülmesine izin vermek istemedi. "Madem her şeyin farkındasın, neden bu kadar aldırış ediyorsun, ya farkına varmadan ölüp, gitseydin, en azından yaşamını nasıl devam ettirebileceğinin bilincinde olarak yaşıyorsun" dedi; hafif azarlar bir ses tonuyla, sakince.
"Ama ben özgürce uçmak istiyorum" diye feryat etti Mari. Bir yere uçarken kendi kararımla uçmak, istediğim elde, masada, dalda konaklamak istiyorum; sürekli rahatsız ediliyorum ve kendi ortamımda huzurlu kalmaya fırsat bulamıyorum. Diğer uğur böcekleri de sevmiyor beni, bir tek sen dinliyorsun ve bir tek sen istediğim yöne uçmamı umursamıyorsun. Lady Bug'a kalsa hep kırlarda olmalıymışım, kendi cinslerimle gezmeliymişim. Seninle bile çok fazla konuşmamalıymışım. İnanır mısın beni bu kadar asileştirenin sen olduğunu düşünebilecek kadar az tanıyor beni ve buna rağmen hala hayatımla ilgili kararlarıma karışabilecek kadar da güveniyor kendisine. Her uçuşumda arkamdan sesleniyor; yine nereye uçuyorsun, kiminle gidiyorsun diye. Sorarım sana; ben ona hesap vermek zorunda mıyım Cocci?
Cocci sessizce düşündü; ne söyleyeceğini bilemiyordu. Mari kendince haklıydı ama sadece kendisine göre haklıydı, en büyük sorunda buydu zaten. Lady Bug kötü biri değildi, biraz fazla konuştuğu ve her işe karıştığı doğruydu ama herkesin iyiliğini düşündüğü için yapardı bunu. Mari'yi kızdırmadan, sessizce sözcükleri çıkardı ağzından; "Evet, senin özgürlüklerine karışmaya hakkı yok, ama eminim her şeyi senin iyiliğin için yapıyor, tabiki bu; ona, hesap sorma hakkını vermez ama sende biraz bu açıdan bak ve onu bu şekilde kabul et. Ben seni nasıl bu şekilde kabul ediyorsam, sen de başkalarına bu şekilde davran, en azından davranmaya çalış" dedi Cocci.
Mari, Cocci'nin sözlerini önce umursamadı, sonra biraz düşündü, olaylar arasında bağlantı kurmaya çabaladı. Seni böyle kabul ediyorum derken, neden bahsetmişti acaba diye, hemen bir cümleden farklı farklı bir sürü anlam çıkarmaya koyuldu.
Cocci farketmişti durumu. "Yine söylediklerime takıldın, kendi konundan vazgeçip bana takıldın değil mi Mari?"
Mari sert kabuğunun içinde hissettirmeden ağlamaya başlamıştı bile. Konuşmaya başlarsa, hıçkırıklarını durduramayacağından korkarak, sessizliğe boğuldu. Cocci her ne kadar üzülsede böyle anları seviyordu. Ona en rahat davranabildiği anlar, böyle zamanlardı. Yavaşça kanatlarını Mari'nin üzerine sardı. "Ağlama küçük kız, ağlama. Eğer ağlamazsan; annem sana terlik, pabuç alacak" diyerek gülümsetti Mari'yi. "Kim ne derse desin seni her zaman, her halinle seveceğim Mari. Ne kadar kızsamda, ben seni böyle sevdim, hiç değişme, sadece daha az üzül bazı şeylere, rahat davran, özgür olman gerektiğini söylediğin kadar özgür davran. Senden tek istediğim bu. Özgür davranmaktan korkma, özgür davrandığında tepki almaktan ise hiç korkma. Rahat bırak herkesi, varsın seni kötü bilmek isteyenler de kötü bilsin. Herkes "Mari iyi biri" diye, bilmek zorunda değil ya? Şimdi ne yöne uçmak istersin, onu söyle bakalım."
Mari yavaşça kafasını kabuğundan çıkardı. Cocci'ye doğru baktı ve onu ne kadar çok sevdiğini düşündü. Her zaman, her şekilde yanındaydı. Bir an; bir gün hayatına başka birisinin girmesinden ve o kişinin Cocci'yle görüşmesini kısıtlamasından korktu. Özgür olduğunu düşünüyordu ama ya aşık olur da özgür davranamazsam, karar veremezsem diye korkarak sıkıca Cocci'ye sarıldı. Kulağına kanatlarının hışırtısı içinde "bir gün gitçek olursam, gitmeme asla izin verme, olur mu?" diye fısıldadı.
Coccinellidae duyduklarını tam anlayamasada, anladığı kadarıyla; anlamsız gelen bu cümleyi tartarak, yine Mariquita'nın aklı nerelere gitti acaba diye düşünerek, sıkıca sarıldı Mari'ye ve çenesini kabuğuna bastırarak, izin vermeyeceğini onayladı.
Bunları söylerken iyice sinirleri bozulmuş, ön bacaklarını hızlı hızlı birbirine çarpmaya başlamıştı bile. Arkadaşı Coccinellidae ise şimdiye kadar hayatını hiç sorgulamadığını, ona söylenenleri umursamadığını farketmişti. Mariquita kendince haklıydı ama onu bu kadar çok sevmeseydi bu zırvalıklarını dinlemeyeceğininde ayrımındaydı. Cocci'ye göre Mari çok duygusal davranıyordu, hayatı fazla sorguluyor, fazla empati kuruyor, detaylara takılarak kendisini boşuna üzüyordu. Her şeyi olduğu gibi kabul etmeli ve istediği şekilde uçmalıydı.
Mari'nin daha fazla üzülmesine izin vermek istemedi. "Madem her şeyin farkındasın, neden bu kadar aldırış ediyorsun, ya farkına varmadan ölüp, gitseydin, en azından yaşamını nasıl devam ettirebileceğinin bilincinde olarak yaşıyorsun" dedi; hafif azarlar bir ses tonuyla, sakince.
"Ama ben özgürce uçmak istiyorum" diye feryat etti Mari. Bir yere uçarken kendi kararımla uçmak, istediğim elde, masada, dalda konaklamak istiyorum; sürekli rahatsız ediliyorum ve kendi ortamımda huzurlu kalmaya fırsat bulamıyorum. Diğer uğur böcekleri de sevmiyor beni, bir tek sen dinliyorsun ve bir tek sen istediğim yöne uçmamı umursamıyorsun. Lady Bug'a kalsa hep kırlarda olmalıymışım, kendi cinslerimle gezmeliymişim. Seninle bile çok fazla konuşmamalıymışım. İnanır mısın beni bu kadar asileştirenin sen olduğunu düşünebilecek kadar az tanıyor beni ve buna rağmen hala hayatımla ilgili kararlarıma karışabilecek kadar da güveniyor kendisine. Her uçuşumda arkamdan sesleniyor; yine nereye uçuyorsun, kiminle gidiyorsun diye. Sorarım sana; ben ona hesap vermek zorunda mıyım Cocci?
Cocci sessizce düşündü; ne söyleyeceğini bilemiyordu. Mari kendince haklıydı ama sadece kendisine göre haklıydı, en büyük sorunda buydu zaten. Lady Bug kötü biri değildi, biraz fazla konuştuğu ve her işe karıştığı doğruydu ama herkesin iyiliğini düşündüğü için yapardı bunu. Mari'yi kızdırmadan, sessizce sözcükleri çıkardı ağzından; "Evet, senin özgürlüklerine karışmaya hakkı yok, ama eminim her şeyi senin iyiliğin için yapıyor, tabiki bu; ona, hesap sorma hakkını vermez ama sende biraz bu açıdan bak ve onu bu şekilde kabul et. Ben seni nasıl bu şekilde kabul ediyorsam, sen de başkalarına bu şekilde davran, en azından davranmaya çalış" dedi Cocci.
Mari, Cocci'nin sözlerini önce umursamadı, sonra biraz düşündü, olaylar arasında bağlantı kurmaya çabaladı. Seni böyle kabul ediyorum derken, neden bahsetmişti acaba diye, hemen bir cümleden farklı farklı bir sürü anlam çıkarmaya koyuldu.
Cocci farketmişti durumu. "Yine söylediklerime takıldın, kendi konundan vazgeçip bana takıldın değil mi Mari?"
Mari sert kabuğunun içinde hissettirmeden ağlamaya başlamıştı bile. Konuşmaya başlarsa, hıçkırıklarını durduramayacağından korkarak, sessizliğe boğuldu. Cocci her ne kadar üzülsede böyle anları seviyordu. Ona en rahat davranabildiği anlar, böyle zamanlardı. Yavaşça kanatlarını Mari'nin üzerine sardı. "Ağlama küçük kız, ağlama. Eğer ağlamazsan; annem sana terlik, pabuç alacak" diyerek gülümsetti Mari'yi. "Kim ne derse desin seni her zaman, her halinle seveceğim Mari. Ne kadar kızsamda, ben seni böyle sevdim, hiç değişme, sadece daha az üzül bazı şeylere, rahat davran, özgür olman gerektiğini söylediğin kadar özgür davran. Senden tek istediğim bu. Özgür davranmaktan korkma, özgür davrandığında tepki almaktan ise hiç korkma. Rahat bırak herkesi, varsın seni kötü bilmek isteyenler de kötü bilsin. Herkes "Mari iyi biri" diye, bilmek zorunda değil ya? Şimdi ne yöne uçmak istersin, onu söyle bakalım."
Mari yavaşça kafasını kabuğundan çıkardı. Cocci'ye doğru baktı ve onu ne kadar çok sevdiğini düşündü. Her zaman, her şekilde yanındaydı. Bir an; bir gün hayatına başka birisinin girmesinden ve o kişinin Cocci'yle görüşmesini kısıtlamasından korktu. Özgür olduğunu düşünüyordu ama ya aşık olur da özgür davranamazsam, karar veremezsem diye korkarak sıkıca Cocci'ye sarıldı. Kulağına kanatlarının hışırtısı içinde "bir gün gitçek olursam, gitmeme asla izin verme, olur mu?" diye fısıldadı.
Coccinellidae duyduklarını tam anlayamasada, anladığı kadarıyla; anlamsız gelen bu cümleyi tartarak, yine Mariquita'nın aklı nerelere gitti acaba diye düşünerek, sıkıca sarıldı Mari'ye ve çenesini kabuğuna bastırarak, izin vermeyeceğini onayladı.