Yazmayı seviyorum. Yazılarımla başbaşa kalmayı, hayatımdan bir şeyler katarak hikayeler yaratmayı, bazen çok hayata dönük; eğlenceli olmayı, bazen de tamamen içe kapanık; karamsar olmayı seviyorum.. Buraya yazdığım yazıların çoğu tabiki de her yazarın başına geldiği gibi, bir noktasında hayatımla çakışmakta, ancak çoğunluğu gözlemlere ve yaşanılabilir durumlara pay biçilerek hayal gücümle yazılmakta. Büyük bir aşkı anlatırken; büyük bir aşk yaşayamam, büyük bir yenilgiyi anlatırken de; büyük bir kayıp yaşayamam. Yazılarımla aramdaki bağ, sırlarım ancak birgün iyi bir yazar olursam-idolüm Marquez gibi-hayatım bütün okurlarım tarafından merak edildiği an; otobiyogrofimi yazdığım zaman öğrenilecektir.. Şimdilik bu kadar; yazılarımın keyfini çıkarın, yorumlarınızı yazmaktan kaçınmayın. İyi zaman geçirmenizi, hayatımı paylaşırken keyifli anlar yaşamanızı dilerim..

"editöR Notu"


Perşembe, Eylül 27, 2007

öZgüRLeştiRebiLecekLeRimiZdeN misiniZ?


Uzun zamandır blogumla ilgilenmiyordum. Tabiki yazı yazıyordum ama buraya değil, kendi özel defterime. Paylaşmak, konuşmak, yayımlamak içimden gelmiyordu. Bugün niye yeniden yazı yazmaya başladığımı soracak olursanız eğer; farkettim ki insanın elinden alınamayan tek özgürlüğü yazmakmış. Herkes istediği gibi yazabiliyor; düşünce özgürlüğünün bile layığıyla sağlanamadığı bir ülkede yaşarken üstelik. Birçok gereksiz köşe yazarlarının köşeleri doldurup yazmasına kimse karşı çıkmazken, çıkamazken; kimse de benim yazı yazmama karşı çıkamaz diye düşündüm.

Ve özgürüm... Tek özgür olabildiğim yerdeyim. Özellikle Türkiye koşullarında erkekler başı açık, kadınlar türbanla gezerken bile; dikkat edin o kadınlarında tek özgür oldukları konu yazı yazmaları, o kadar özgürler ki üstelik g-string giymekten bile bahsedebiliyorlar muhafazakar gazetelerinde. Başka yerde bahsetseler, günlerce dayak yiyebilirler belki ama gazete gibi daha aleni bir ortamda bu konuyu ele alabiliyorlar.

Kadın hep arka planda olmalıdır, erkeğine destek olmalıdır, ondan bir adım öne çıkmamalıdır. Her konuda söz hakkı olamaz, her yerde her konudan bahsedemez. Rahatça espri yapamaz, küfredemez, kaba davranamaz, rahat rahat oturamaz, gaz çıkaramaz, öpüşemez, sevişemez; kısacası erkeklerin hak ve özgürlüklerinin hiçbirine konamaz. Çünkü ayıp, çünkü günah, bir kadına yakışmaz; kadın dediğin hanım hanımcık oturmalıdır, narin davranmalıdır, her an kırılcakmış gibi, hassas gözükmelidir. Süslenmelidir, giyinmelidir; bunları yaparken de dikkat çekecek kadar abartmamalıdır. Ev işlerinde, kocasının istediği her yerde en mükemmel kişi olmalıdır. Kadın dediğinin on parmağında on marifet olmalı, yoksa ona kadın denmez. Püsür denir, ardından da "bak allah püsür şansı vermiş, kocası hiç iş yaptırmıyor" diye yine kadınlar tarafından, aslında kıskanılarak dedikodusu yapılır, çünkü onların kocasında aynı meziyetler yoktur.

Birçok kadınla konuştuğumda; en cahilinden, en okumuş yazmış olanına kadar; ne kadar zeki, ne kadar üstün sıfatlara sahip olurlarsa olsunlar, çoğunlukla erkeklerinden bir adım geride olmayı tercih ediyorlar. Sırf erkeklerini küçük düşürmemek, onların egolarını tatmin etmek için. Ve ne koşullarda olursak olalım, hepimizin sonu bu galiba? Her birine yeni başarılar kazandıralım ve sonra da her başarılı erkeğin arkasında duran kadın olmayı kabul edelim, üstelik bununla da övünelim.

Ben başarılı bir kadın olmak, arkamda da duran, destekleyen bir erkek olsun istiyorum. Bir gün nobel kazanayım ve çıkıp kürsüde konuşmamı yaparken; sağ elimle nobeli yukarı kaldırırken; o an eşime armağan edebileyim. Mesela; "Öncelikle beni bu ödüle layık gören herkese ve küçüklüğümden beri destek veren aileme teşekkür ederim. Ama aranızda öyle biri var ki her zaman yanımda oldu ve pes ettiğimde bile beni güçlendirerek yoluma devam etmemi sağladı, huzurunuzda o özel kişiye minnetimi sunarım. Seni seviyorum bitanem." Komik tabiki; bir defa böyle bir konuşma bu kadar kısa olmaz, sonuçta MTV Müzik Ödülleri değil bu, ikincisi bu ödülü kraliyet ailesinin önünde alıyorsun, bu kadar ciddiyetsiz ve romantik olamaz, ama buna benzer bir şeyden bahsediyorum, yani tema bu.

Düşünsenize bir erkek bir bayanı sadece manevi destekle çok yüksek bir kademeye getirmiş ve bunun altında ezilmiyor, aksine gurur duyuyor. Olabilir tabiki neden olmasın, belki de ben olurum o şanslı kişi; nobeli alan kişi olmaktansa, böyle bir eşe sahip olan şanslı kişi olmayı tercih ederim üstelik.

Kadınlarımızın özgürlüklerini, hayatlarını, yaşanmamışlıklarını geri istiyorum. Bu mümkün değilse bile en azından onların yaşayamadığı güzellikleri atlamadan, yaşamam gerekenleri zamanında, çok geç olmadan doyasıya yaşamak istiyorum. Çok mu zor dersiniz?

5 yorum:

Adsız dedi ki...

çoksevindimözgürleşmene.yazınıntümünekatılıyorum.ruk

TocoRoRo dedi ki...

çok sevindim internete bakabilecek kadar özgürleşmene.seni özledim.kızın.. :)

Adsız dedi ki...

uzun zamandır yoksunuz sizi bekliyoruz...

Adsız dedi ki...

neden yeni yaı yok anlamıyorum kendine zaman ayır lutfen

Adsız dedi ki...

sevgili biyologum mezun da oldun duygularını bekliyorum.. ben çok mutluyum..ruk